Bizi Takip Edin!
Dil Seçimi
Sepetim
Satın Al
  1. Ana Sayfa
  2. Blog
  3. Sualtinda Kadin Haklari Ve Farklari
11/02/2025

Yaklaşık 35-40 yıl öncesine kadar çoğunlukla erkekler tarafından yapılan dalış sporu karşı cinsin de ilgisini çekmiş, günümüze kadar da sualtının güzelliklerini erkeklerle paylaşan kadın dalıcı sayısı artış göstermiştir. Kadınlar birçok alanda olduğu gibi, biyolojik kaynaklı eşitsizlikler dışında, sualtında da kadın-erkek eşitliğini kanıtlamışlardır. Artık dalış bölgelerinde her an belden aşağısı balık şeklinde olmayan, rengarenk giysiler içinde deniz kızları görmekteyiz. Her ne kadar eşit olsalar da kadınlar erkeklerle aynı olmadığından, dalış sporunda bu farklılıkların sonuçlarını görmekteyiz.

Japonya ve Kore' de yaşayan Ama'lar en çok bilinen kadın dalıcı grubunu oluşturmaktadır. Aslında inci toplama işi önceleri erkeklerin göreviyken zamanla kadınların eline geçmiştir. Bunda kadınların soğuğa olan toleransları nedeniyle yaz-kış dalabilmelerinin yanında, mücevherlere olan düşkünlükleri de etkili olmuştur. Bir başka neden ise cinsel isteksizlikten muzdarip erkek dalgıçların, bu durumun nedeni olarak, geçen yıllardan ziyade dalışı sorumlu tutmalarıdır. Dalışı bırakan Ama erkeklerinin saadete erip ermedikleri bilinmemektedir. Ama'larda dikkate değer fizyolojik adaptasyonlar söz konusu olmuştur. Kış aylarında %30 artan metabolizma hızı iç ısı üretiminin artmasına, deri kan akımının % 30 azalması da ısı kaybının aynı oranda azalmasına neden olmuştur. Artan deri altı yağ dokusu da izolasyonu arttırmıştır.

Dünyada meşhur birçok kadın dalıcı vardır. 1940 lı yıllarda eşinin sualtında geçirdiği zamanın artmasından şüphelenen Simon Cousteau, kocası Jacques Cousteau' yu dalışlarda mütemadiyen takip etmiş, neticede kıskançlığa mahal verecek bir durum tespit edememiştir. Avustralya'da Valerie Taylor ve Eva Cropp dalış aktiviteleri ile meşhur olmuş, Amerika’da Eugenia Clark "shark lady" (dişi jaws denebilir) unvanını almış, 1969 yılında Sylvia Earle Tektite II Habitat deneyindeki kadınlardan oluşan ilk gruba önderlik etmiştir.

Dalış eğitmenliği son yıllara kadar erkek egemenliğinde kalmış, engin tecrübesi bilgisinden fazla eğitmenler birçok insanı su altının büyüsüyle tanıştırmışlardır. Şimdilerde ise artan kadın eğitmenler azim ve kararlılıklarıyla kendilerini kanıtlayarak, bilgi ve becerileriyle öğrencilerini etkilemektedirler. Dalış istatikleri kadınların doğru bir şey yapmış oldukları ihtimalini güçlü kılmaktadır, zira dünyada her üç eğitmenden biri kadınken, sportif dalış kazası sonucu görülen her on ölümden sadece biri kadındır.

Kadınların erkeklere nazaran fiziksel zayıflığı genellikle doğru iken, su sporları konusunda çok fazla bir farklılık gözlenmemektedir. Netekim 1988 olimpiyatlarında yüzme dalında zaman açısından kadınlarla erkekler arasındaki fark % 10-12 dir.

Kadınların tepkisini çeken eski "bağımlı kadın" imajı, bazen sualtında problemlere neden olabilmektedir. Bağımsızlık çabalarını sualtına taşıyan kadının erkek buddy'si zaman zaman kendini güvende hissetmemektedir. Cinsiyet farklılığından kaynaklanan nezaket kuralları da bazen olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Hiç bir kötü niyeti olmaksızın buddy'sinin donanımını hazırlayan, kontrol eden, suya taşıyıp geri getiren centilmen balık adam, iyi bir dalgıç olarak yetişmek isteyen kadınlar tarafından hoş karşılanmamaktadır.

Sabit sıcaklık ve basınç altında aynı hacme sahip erkek, kadına kıyasla daha güçlüdür. Bunun nedeni erkeklerde birim ağırlığa düşen kas kitlesinin daha fazla olmasıdır. Bu küçük farklılık su altındaki ağırlıksız ortamda anlamlı bir dezavantaj yaratmamaktadır. Fiziksel olarak daha küçük kadın, belli bir aktivite için daha az oksijene ihtiyaç gösterecek ve daha az karbondioksit üretecektir. Küçük akciğerlerle alınan soluk hacmi de küçük olacaktır. Böylece kadınlar erkek buddy'lerinden daha az hava kullanarak idare edebilecek, daha küçük ve daha hafif tüpler kullanabileceklerdir. Vücut yapısındaki farklılıklar ekipman seçiminde problem yaratabilmektedir. Yuvarlak hatlar değişik dizaynlı elbiselere gereksinim duyulmasına, küçük ve zarif ayaklar ise uygun palet bulmada güçlük yaşanmasına neden olabilmektedir. Erkeklere göre dizayn edilmiş maske bazen kadınlara uymamakta, büyük ve kaba tüpler gereksiz ağırlığa neden olabilmektedir. Sırtlıklar uzun gelip ağırlık kemerinin üzerine kayabilmekte ve acil durumlarda kemer atmayı güçleştirebilmektedir.

Kadınlarda izolasyon erkeklere göre daha iyidir. % 25 daha fazla olan deri altı yağ dokusu soğuk sularda ısı kaybını azaltırken, doğal bir yüzerliliğe de neden olarak yüzmeyi kolaylaştırmaktadır.

Normalde bir kadın muayyen zamanlarda 50 ila 150 cc arasında kan kaybeder. Menstruasyonda bazı fiziksel ve fizyolojik değişiklikler söz konusudur. Hiç bir işe engel olmayan bu değişiklikler genellikle menstruasyon anında dalışa da engel teşkil etmez. Hijyenik petler yerine kullanılacak tampon belki de yüzgeçli petler üretilene kadar bir rahatlık sağlayacaktır. Eskiden menstruasyon anındaki kan kaybının köpek balıklarını cezbettiği söylenirdi. Fakat rapor edilen olgulara göre köpek balığı saldırıları kadınlarda erkeklere göre çok daha azdır. Menstruasyon sırasındaki hormonal değişiklikler vücutta sıvı tutulmasına ve dokularda ödeme neden olmaktadır. Teorik olarak bu durumun dekompresyon hastalığı ihtimalini arttırabileceğini söylemek mümkündür. Bu konuda deneysel kanıt olmamasına rağmen, muayyen zamanlarda yapılacak dalışlarda emniyet payını geniş tutarak planlama yapmak uygun olacaktır. Bazı kadınlarda görülen karın ağrısı, bulantı, kusma, baş ağrısı, kramplar, depresyon, sinirlilik hali gibi fiziksel ve psikolojik problemler sıklıkla dalış aktivitesini etkileyebilmektedir. Böyle durumlarda dalıştan sakınılması tavsiye edilmektedir. Dalışta ısrarlı olanlara ise buddy olunmaktan sakınılmalıdır. Migreni bulunan kadınlarlarda krizler menstruasyon esnasında sıklaşabilmektedir. Hafif geçirilen migren atakları dalış esnasında ağır ataklara dönüşebilmekte ve ciddi problemlere yol açabilmektedir. Dalış esnasındaki karbondioksit ve oksijen basıncındaki değişiklikler, egzersiz, soğuk su migren ataklarına neden olabilmektedir. Bu nedenlerden dolayı migreni olan kişiler dalıştan sakınmalıdır.

Doğum kontrol hapları da menstruasyondaki fizyolojik değişikliklere benzer durumlar yaratmaktadır. Bu hapların kanın pıhtılaşması üzerine arttırıcı etkisi vardır. Dolayısıyla doğum kontrol hapı kullanımının dekompresyon hastalığı riskini arttırdığını yine teorik olarak söylemek mümkündür. Fakat pratikte bu gözlenmemiştir. Tektite No:II Habitat projesine katılan kadınlarda doğum kontrol hapı kullanımı kesilmiş, projeye erkek denekler katılmadığı için de herhangi bir problemle karşılaşılmamıştır.

Kadınlarda Dekompresyon Hastalığı (DH) insidensinin artmış olduğunu gösteren birkaç çalışma mevcuttur. Amerikan Hava Kuvvetleri’nde irtifa şartlarına maruz kalmış kadınlarda DH dört kat daha fazla görülmüştür. Yine başka bir çalışmada aynı profille dalış yapmış kadınlarda DH insidensi 3,3 kat daha fazladır. Fakat DH gelişmesi ile menstrual siklus ve doğum kontrol hapı kullanımı arasında anlamlı bir ilişki kurulamamıştır. Eldeki kanıtlar kadınlarda artmış DH insidensini açıklayacak kadar güçlü değildir. Ancak muhtemel nedenlerden bahsetmek mümkündür;

Kadınlarda fiziki kondisyon genellikle erkeklerden daha düşüktür. Ayrıca erkekle aynı vücut ağırlığına sahip kadında yağ dokusu oranı daha fazladır. Yağ dokusunda ise nitrojen gazının çözünürlüğü daha fazla olduğundan, dalış esnasında vücutta biriken azot daha fazla olacaktır. Bu iki durum DH oluşmasını kolaylaştırıcı nedendir.

Donanmalarda kullanılan dekompresyon tabloları fiziki kondisyonu yerinde, sağlıklı genç erkekler için hazırlanmış ve test edilmiştir. Bu tabloların yalnız adı geçen popülasyon için kullanılması akıllıca bir yaklaşım olacaktır.

Kadın dalıcıların, artmış DH ihtimalini göz önünde bulundurarak, dalışlarda dip zamanını kısa tutmak, tablo derinliğini bir üst derinlikten alarak dalış planlaması yapmak gibi, ekstra emniyet tedbirleri alması uygun olacaktır.

Bir dönem iri göğüslerin erkekler arasında popüler olması, bazı kadınlarda göğüslerini büyütme eğilimi yaratmıştır. Gelişen teknoloji ve tıp sayesinde önceleri kullanılan, dalışlarda ekstra bir barotravma nedeni olabilecek içerisinde hava bulunan implantlar kullanılmamakta, daha çok silikon kullanılmaktadır. Fakat silikonun dalış esnasında azot gazını absorbe etmesi sonucu, sportif dalıcı kadınların genelde uyguladıkları dalış profillerinden sonra, silikonlu göğüslerde hacimce %4'lük bir artışın söz konusu olduğu söylenmektedir. Bu durum hem silikonlu göğüs, hem de iri göğüs isteyenler için problem yaratmazken, bir satürasyon dalışından çıkış esnasında meydana gelecek anlamlı hacim değişikliği silikonun patlamasına ve çevre dokuların hasar görmesine neden olabilir.

Gebe kadının dalıp dalmaması konusunda tartışmalar, dalan kadınların çoğunun doğurgan yaşta olmasından kaynaklanmaktadır. Bir tarafta kişinin özgürlüğünün kısıtlanması söz konusu iken, bir tarafta henüz tam aydınlatılmasa da, doğmamış bebeği riske atmak söz konusudur. Gebelik esnasında dalış, bazı problemleri beraberinde getirebilir. Hamileliğin ikinci ve üçüncü aylarında sık görülen bulantı, kusma ciddi dalış kazalarına neden olabilir. Vücutta dördüncü aydan itibaren artan sıvı birikimi, solunum sistemini çevreleyen dokularda şişmeye neden olarak, sinüsler ve orta kulakta basınç eşitleme işini zorlaştırabilir. Gebelik ilerledikçe solunum fonksiyonlarında düşme gözlenir. Akciğerlerde hava akımına karşı da direnç artar. Büyüyen bebek göğüs kafesine bası yaparak solunum kapasitesini düşürür. Bütün bu etkenler gebe kadının acil durumlarda gerekebilecek aktivasyon artışını kısıtlar, hipoksi ve barotravmaya zemin hazırlar.

Gebelikte söz konusu olan kan hacmi ve dolaşımdaki değişiklikler, nitrojen alımı ile dağılımını arttırabilir ve kadınları DH’na daha duyarlı kılabilir.

Gebeliğin son dönemlerinde, bazı kadınlarda, bebeği çevreleyen su kesesinin bütünlüğü bozulabilir ve sudan bir enfeksiyon geçişi söz konusu olabilir.

Becerikli bir sperm ve sağlıklı bir yumurtanın birleşmesi ile gelişmeye başlayan fetüs dördüncü ayda bir fareden bile küçüktür. DH esnasında oluşan hava kabarcıkları gibi, olası küçük bir hava kabarcığı fetüs üzerinde korkunç sonuçlar doğuran bir etkiye sahip olacaktır. Fetüs da dolaşım normalden farklıdır. Yetişkin bir dalıcının toplardamar kanı atardamar dolaşımına geçmeden önce akciğerlerdeki kılcal damarlardan geçer. Böylece toplar damarlardaki kanda oluşan bir hava kabarcığı akciğerler tarafından filtre edilebilir. Fetüste toplardamarlardaki kan, henüz solunum söz konusu olmadığından, akciğerlere uğramadan atardamar dolaşımına geçer. Fetüsün toplardamarlarında oluşacak gaz kabarcığının bir tanesi bile vücudun herhangi bir yerinde atardamar tıkanmasına neden olabilecektir. Ölümcül olmayan dalış kazalarının bir çoğunda, solunum yollarına tuzlu su kaçması ve boğulayazma sonucu gelişen hipoksi söz konusudur. Hamile kadın yalnız kendini değil, kendinden çok daha duyarlı fetüsü da hipoksiye maruz bırakacaktır.

Dalıcılar iki durumda yüksek basınçlı oksijene maruz kalabilirler. Dalışta basınçlı hava soluyan dalgıç, yüksek parsiyel basınçlı oksijen de solumaktadır. Ayrıca DH veya hava embolisi söz konusu olduğunda tedavi amacıyla hiperbarik oksijen tedavisine alınırlar. Bazı fötal dokular yüksek parsiyel basınçlı oksijene duyarlıdır. Erken doğmuş bir bebeğe yüksek konsantrasyonlarda oksijen verilirken, gözde oluşabilecek zararlı etkiden dolayı çok dikkat sarf edilir. Doğmamış bir bebeğin gözü de belki aynı oranda hassastır. Fetüsün kan dolaşım sisteminde, kanın akciğerleri dolaşmadan kalbe gelebilmesi için bir kanal (ductus arteriosus) mevcuttur. Bu kanal çocuk doğduktan sonra kandaki artmış parsiyel oksijen basıncının etkisiyle kapanır. Anneye verilen hiperbarik oksijen tedavisi bu kanalda erken kapanma tehlikesi yaratabilir.

Daha önce bahsettiğimiz gibi kadınlar DH’na daha hassastır, gebe kadınların ise daha hassas olduklarına inanmak için teorik nedenler vardır. Doppler çalışmaları dekompresyonsuz olan rutin dalışlardan sonra da venöz dolaşımda gaz kabarcıkları oluşabildiğini göstermiştir. Bu kabarcıklar genellikle semptom vermez. Gebe hayvanlarda yapılan bazı deneylerde fetüste kabarcık oluşumunun daha güç olduğu gözlenmiştir. Fakat özellikle 20 metreyi geçen dalışlarda kabarcık oluşabilmektedir. Fetüsün dolaşım sisteminin özelliği gereği, bir kaç kabarcık bile korkunç sonuçlar doğurabilmektedir. Bir takım deneylerde de gebe hayvanlarda dalış şartlarının düşükle sonlanan gebelik, doğum anomalileri ve ölü doğum insidensini arttırdığı gözlenmiştir. Gebeliğin geç dönemlerine kadar dalan Ama'larda erken doğum insidensi %44 olarak gözlenmiştir. Yine aynı yörede yaşayan dalmayan kadınlara göre, dalanlarda düşük doğum ağırlıklı bebek oldukça sık görülmüştür.

Nasıl gebelikte içki ve sigaradan bebeğe gelebilecek zarar nedeniyle uzak durulması gerekiyorsa, dalıştan da sakınılmalıdır. Netekim hamilelik esnasında dalış yapmaktan feragat etmek, sakat doğmuş bir bebeğin getirdiği sıkıntı ve suçluluk duygusu ile baş etmekten kolaydır.

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu
Istanbul Üniversitesi
Sualtı ve Hiperbarik Tıp AD

Sualtı Dünyası Dergisi'nde 1996-97 yıllarında yayınlanmıştır.

Web sitemizdeki çerezleri (cookie) kullanıcı deneyimini artıran teknik özellikleri desteklemek için kullanıyoruz. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Tamam