Korkunun güvene dönüştüğü anlardan biri.
Dalış eğitmenliği hayatıma başladığımdan beri en çok karşılaştığım bakış, mimik ve jest..
İnsanlarda en net algıladığım ve hemen huzura, keyfe çevirmek istediğim anlar..
Bu ilk defa bir grup çekiçbaş ile başıma geldi.
Ankara’dayız. Hazırlıklar bir yanda sürerken, ben “onlar”ı araştırıyorum. Nasıl yaşarlar, ne yerler, nerelere giderler… Tam sezonu. Tahsin Hocamla konuşuyoruz. “ Gaye, Sharm’a live aborad’a gidiyormuşsun ?” diyor “Gidiyoruz Hocam, size, poyraza ve sansa ihtiyacımız var.” Diyorum. “Haydi gelin, büyük sürpriz bizi bekliyor”
Balık, vatos, kafadan bacaklı ve kabukluları yiyerek beslenen saldırgan ve yırtıcı bir türdür. Ilık sularda kıyı ve kıtasal şelflerde bulunurlar.
Bilinen 9 türü 90 cm ile 6 mt arasında değişir ve kafalarının kenarında düz bir çekice benzeyen çıkıntılar vardır. Hayvanın gözleri ve burun delikleri bu çıkıntıların uçlarında yer alır.
Kafasının çekice benzer yapısının avlama ve manevra kabiliyetini artırmasına yaradığı düşünülürse de manevra kabiliyetin kafasından daha çok omurga yapısına borçlu olduğu anlaşıldı. Çekiç kafalar en negatif yüzerlilik sahibi köpekbalığı çeşididir. Tüm köpekbalıklarında olduğu gibi çekiç kafalarda da Lorenzini Ampullae denen elektroreseptör algılama gözenekleri bulunur. Bu gözenekler bir voltun milyarda yarım ayarında elektrik sinyalini algılayabilir. Böylece avını daha iyi izleyebilir. Çekiç kafasıyla da daha geniş burun alanı olduğu için diğer köpekbalıklarından n kez daha fazla alanı tarayabilir.
Gün içerisinde grup olarak gezen ve bazen 100’erli gruplar oluşturan çekiç kafalar, geceleri yalnız avlanırlar. Havanlar aleminde insanlar ve domuzlardan sonra teni bronzlaşan birkaç hayvandan biridir. Bronzlaşma sığ suda yada yüzeye yakın alanda uzun süre kalınmasıyla oluşur.
Çekiç kafa köpek balıkları yılda bir kere çiftleşir ve 20 – 40 yavru doğar. Çiftleşmeleri oldukça şiddetlidir. Bu sırada erkek çekiç kafa dişiyi çiftleşmeyi kabul edene kadar ısırır. Diğer köpek balıklarının aksine iç döllenme ile hamilelik güvenli bir ortamda oluşur. Plasenta içinde oluşan embryo göbek kordonu ile beslenir. Hamilelik 10-12 ay sürer. Doğumda genel olarak kafa önce çıkar ve doğum sonrası yavrular kendi hallerine terk edilir. 2007 Mayıs’ında çekiç kafaların aseksüel olarak da üreyebildikleri görülmüştür. Ancak konuyla ilgili bilimsel araştırma devam etmektedir.
Ve teknemizdeki 3. Günümüz. Brifingi yapıyorum. “Arkadaşlar, bu hayvanlar çok korkak, çekingen ve aynı zamanda saldırgan. Ama öncelikli olarak korkuyorlar. Çok sakin, çok sessiz olacağız. Nefes almayacağız, kıpırdamayacağız. Sanki hep çekiç kafa görüyormuşuz gibi, sakin bir dalış olacak...”
Zodyaktan atlıyoruz ve alçalıyoruz. Önde Tahsin Hoca, Poyraz (Tahsin Hoca’nın kamerası), ve ben aramızda grup. Mavinin içinde ilerliyoruz. 20 metrelerde hiçbir şey yok, beklemeye başlıyoruz. Sadece mavi, çıt yok. Aynı konuştuğumuz gibi bir tane öncü görünüyor. Bizi kontrole geldi. Çok altımızda, yaklaşmıyor. Hızlı bir tur yapıp mavinin içinde yok oluyor. Bakalım sınavı geçmiş miyiz diyoruz içimizden.
Neredeyse 20’li bir grup Tahsin Hoca’nın yanında beliriyor. Belgesel gibi, Çizgi film karakterleri gibi, şaka gibi… Tek tek bize o çekiç kafalarıyla bakıyorlar. Kimse nefes almıyor, yalnızca Poyraz harıl harıl çalışıyor. Ben sağıma yavaşça dönüyorum, grubun diğer tarafının da onları gördüğünden emin olmak istiyorum. Ve arkamdaki ilk çiftin yanındaki diğer kalabalık çekiç kafa grubun en önündekini görüyorum. Göz göze geliyoruz. İki birbirinden uzak küçük göz. .. Korku dolu. Gözlerde çok bildik bir ifade var. Korku dolu fakat güveniyor. “Kendini güvende hissetmese bu kadar yaklaşmaz” diyorum içimden ve bu beni çok mutlu ediyor. Biraz daha dönüyorum yavaşça ve fark ediyorum ki bu aslında çok kalabalık bir grup ve bizim grubun arkasından ikiye ayrılarak etrafımızı sarmışlar. İlk dakikalarımız. Ve bu sürecek. Sürecek diyorum çünkü tam 21 dakika bizimle kalıyorlar. Korkudan eser kalmıyor, artık bize güveniyorlar. Hepimiz hayran hayran bu şovu izliyoruz. Sağımızda, solumuzda, arkamızda, tam yanımızda.. Ve tam gittiler diye düşünmeye başladığımızda, yaklaşık 3-4 dakika derin maviye bakarken birden tam karşımızdan topluca gelerek şova devam ediyorlar. Endişe, güven, keyif, mutluluk, şans… hepsi bir arada.
Yanımızdan ayrıldıklarında biz de dalış süremizin sonlarına geliyoruz. Uçsuz mavilikten yukarı doğru yükseliyoruz. Dalışımızın maksimum derinliği 20 metre, dalış süremiz 43 dakika. Tiran adalarında akşamüzeri yaptığımız keyifli bir dalışın ardından SMB lerimizi emniyet beklemesi yapmak üzere yüzeye bırakıyoruz. Bilgisayarlarımızı kontrol ettikten sonra hep birlikte yüzeye geliyoruz.
Bütün yüzler gülüyor ama hala kimse konuşmuyor. Malzemelerimizi tek tek zodyağa uzatıyoruz. Kendimizde bindikten sonra teknemizin yolunu tutuyoruz. Tüm ekip hala sadece gülümsüyor. Sualtındaki, çekiçbaşları ürkütmemek için dipteki sükunet hala devam ediyor. Ve platforma ayak basıyoruz. Diyorum ki “Göremeyen var mi çakiçbaşları ?” o sırada çığlıklar, kahkahalar kopuyor.
Tiran’ın gizli utangaç sualtı canlılarıyla aramızda inanılmaz bir iletişim kuruldu. Biz onlara güven ve pozitif enerji yolladık, onlar da bize 21 dakikalık şovları ile keyifli anlar yaşattılar. Ve sulatının, sulatıcılığın gerçeği bana göre bir kez daha ispat oldu ve derin mavi endişenin güvene dönüştüğü yer oldu bir kez daha.
Kendilerine bir “blue dive” ı renklendirdikleri için çok teşekkür ediyorum, Ve tabii ki Tahsin Hocamıza da şansını bizimle Tirana kadar taşıdığı için.